تفريق
الخمس وخمس
الخمس
2- Humus'un Beşte
Birinin Dağıtılması
قال أبو عبد
الرحمن قال
الله جل ثناؤه
واعلموا أنما
غنمتم من شيء
فأن لله خمسه
وللرسول ولذي
القربى
واليتامى
والمساكين
وابن السبيل وقوله
جل ثناؤه لله
ابتداء كلام
لأن الأشياء كلها
لله ولعله
إنما استفتح
الكلام في
الفيء والخمس
يذكر نفسه
لأنهما أشرف
الكسب ولم
ينسب الصدقة
إلى نفسه
لأنها أوساخ
الناس والله
أعلم وقد قيل
بل يؤخذ من
الغنيمة شيء
فيجعل للكعبة
وهو السهم الذي
لله وسهم
النبي صلى
الله عليه
وسلم إلى الإمام
يشتري منه
الكراع
والسلاح
ويعطي منه من
رأى ممن فيه
غناء ومنفعة
لأهل الإسلام
من أهل الحرب
والعلم
والفقه
والقرآن وسهم
لذي القربى
وهم بنو هاشم
وبنو عبد
المطلب سهم
الغني منهم
والفقير
والصغير
والكبير
والذكر والأنثى
سواء لأن الله
جل ثناؤه جعل
ذلك لهم وقسمه
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم وليس في
الحديث أنه
فضل بعضهم على
بعض ولا خلاف
نعلمه بين
العلماء في
رجل لو أوصى
مثليه لبني
فلان أنه بينهم
وأن الذكر
والأنثى فيه
سواء إذا
كانوا يخصون
فهكذا كل شيء
صير لقوم فهو
بينهم بالسوية
إلا أن يبين
ذلك الأمر به
والله ولي
التوفيق وسهم
لليتامى من
المسلمين
وسهم
للمساكين من
المسلمين
وسهم لابن
السبيل من
المسلمين ولا
يعطي أحد منهم
سهم مسكين
وسهم بن
السبيل وقيل
له خذ بأيهما
شئت والأربعة
الأخماس يقسمها
الإمام بين من
حضر القتال من
المسلمين البالغين
Nesaı der ki: Yüce
Allah şöyle buyurur: "Eğer Allah'a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun
karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki, ele
geçirdiğiniz ganimetin beşte biri Allah'ın, Peygamber'in ve yakınlarının,
yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır. .. " (Enfal 41) Allah'a aittir,
Allah'ındır buyruğu, Allah'ın sözünün anahtarıdır. Çünkü her şey Allah'ındır.
Yüce Allah'ın, fey ve humusta kendi isminden başlaması, bu tür kazançların en
üstün kazançlar olması sebebiyledir. Allah; sadaka insanların kiri olduğu için,
kendine nisbet etmemiştir. En iyisini Allah bilir.
Denir ki:
"Humusun bir kısmı alınıp Ka'be için harcanır. Bu, ganimetteki Allah'ın
payıdır. Nebi'in (sallallahu aleyhi ve sellem) payıyla ise halife savaş için
binek ve silah alır. Yine İslam için faydalı olduğunu düşündüğü savaşçı, ilim
ehli, fakih ve Kur'an ehli olanlara bu ganimetten verir. Akrabaların payı ise,
Haşim oğulları ve Muttalib oğullarına verilir. Bunlardan, zenginle fakir,
küçükle büyük, kadınla erkek aynı oranda pay alır. Bazıları da bu konuda şöyle
demiştir: "O hisse onlardan zenginler dışındaki fakir, yetim ve yolda
kalmışlara verilir. Bana göre doğruya yakın olan görüşte budur. Allah her şeyin
en iyisini bilendir.
Küçük, büyük, erkek,
kadın, eşit olarak dağıtılır. Allah böyle emretti. Nebi (sallallahu aleyhi ve
sellem) de onların arasında böylece dağıttı. Hadislerde Resulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem)'in birini diğerine üstün tuttuğu görülmemiştir. Alimler de bu
konuda ittifak etmişler ve şöyle demişlerdir: "Bir adam malının üçte
birini falan oğullarına verilmesini vasiyet etse, o şey o kimseler arasında
erkek kadın ayırımı yapmaksızın eşit olarak dağıtılır. Falan oğullarına
verilsin diye vasiyet edilen veya vakfedilen bir şey de yine aynı şekilde eşit
olarak dağıtılır. Ancak o iş ve dağıtmada bir açıklama getirilmemiş ise o zaman
ona uyulur." Tevfik Allah'tandır.
Yine bu humustan,
Müslüman yetimler bir pay, Müslüman miskinler bir pay, yolda kalmış Müslüman da
bir payalır. Bunlardan hiç birine miskinin payı veya yolda kalmışın payı teklif
edilip ''dilediğini al'' denilemez. Ganimetin kalan beşte dördünü, siyasi
otorite savaşa katılan baliğ Müslümanlar arasında taksim eder."
أنبأ علي بن
حجر قال أنبأ
إسماعيل وهو
بن علية عن
أيوب عن عكرمة
بن خالد عن
مالك بن أوس
بن الحدثان
قال جاء العباس
وعلي إلى عمر
يختصمان فقال
العباس اقض بيني
وبين هذا فقال
الناس افصل
بينهما فقال
عمر لا أفصل
بينهما قد
علما أن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم قال
لا نورث ما
تركنا صدقة
قال فقال
الزهري وليها
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فأخذ
منها قوت أهله
وسائره سبيله
سبيل المال ثم
وليها أبو بكر
بعده ثم
وليتها بعد أبي
بكر فصنعت
فيها الذي كان
يصنع ثم
أتياني فسألاني
أن أدفعها
إليهما على أن
يلياها بالذي
وليها به رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
والذي وليها
به أبو بكر
ووليتها به
فدفعتها
إليهما وأخذت
على ذلك
عهودهما ثم
أتياني يقول
هذا اقسم لي
من بن أخي
ويقول هذا
اقسم لي
بنصيبي من
امرأتي فإن
شاءا أن
أدفعها
إليهما بالذي
وليها به رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
والذي وليها
به أبو بكر
والذي وليتها
به دفعتها
إليهما وإن
أتيا كفيا ذلك
ثم قال
واعلموا أن ما
غنمتم من شيء
فأن لله خمسه
وللرسول ولذي القربى
واليتامى
والمساكين
وابن السبيل
هذه لهؤلاء
إنما الصدقات
للفقراء
والمساكين والعاملين
عليها
والمؤلفة
قلوبهم وفي
الرقاب
والغارمين في
سبيل الله
وابن السبيل
هذه لهؤلاء
وما أفاء الله
على رسوله
منهم فما
أوجفتم عليه
من خيل ولا
ركاب قال قال
الزهري هذه لرسول
الله صلى الله
عليه وسلم
خاصة قرى
عربية فدك وكذا
وكذا ما أفاء
الله على
رسوله من أهل
القرى فلله
وللرسول ولذي
القربى
واليتامى
والمساكين
وابن السبيل
للفقراء
والمهاجرين
الذين أخرجوا
من ديارهم
وأموالهم
والذين
تبوءوا الدار
والإيمان من
قبلهم والذين
جاؤوا من بعدهم
فاستوعبت هذه
الآية الناس
فلم يبق أحد
من السلمين
إلا له في هذا
المال حق أو
قال حظ إلا
بعض من تملكون
من أرقائكم
ولئن عشت إن
شاء الله ليأتين
كل مسلم حقه
أو قال حظه
[-: 4434 :-] Malik b. Evs. b.
el-Hadesan anlatıyor: ibn Abbas ve Hz. Ali, Hz. Ömer'e davacı olarak geldiler
ve Abbas: "Bununla aramdaki davayı hallet" dedi. Orada bulunanlar da:
"Aralarında hüküm ver" deyince Hz. Ömer: "Aralarında hüküm
veremem. Çünkü bunlar da bilirler ki Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem): «Biz
Peygamberler miras bırakmayız, bizim bıraktıklarımız sadakadır» buyurdu.
Zühri der ki: (Hz. Ömer
şöyle devam etti): "Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) humusun beşte
birinin sorumluluğunu alıp, ondan ailesinin ihtiyacını kaldırırdı ve kalan
kısmı da beytulmale koyardı. Sonra humusun sorumluluğunu
Hz. Ebu Bekr aldı, sonra
da bunun sorumluluğunu ben aldım, ben de onun yaptığı gibi yaptım. Daha sonra
Abbas ve Ali bana gelerek; Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in
tasarrufunda olan ve sonra Ebu Bekr'e geçen ondan da bana geçen hisseyi kendi
tasarruflarına vermemi istediler. Bende mesuliyetini kendilerine bırakıp
istediklerini verdim. Daha sonra da bana gelip Abbas:
"Kardeşimin
oğlundan bana miras kalan hissemi ver", Ali de: "Hanımımın Resulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)'den olan mirasını bana ver" dediler. O
malları Resulullah (s.a.v.)'in sarf ettiği yerlere sarf edeceğinize dair
Allah'a söz vermeniz şartıyla (onları size verebilirim") dedim. Ama
istemezlerse büyük bir sorumluluktan kurtulmuş olurlar.''
Daha sonra Hz. Ömer
şöyle devam etti: "Eğer Allah'a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki
topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki,
ele geçirdiğiniz ganimetin beşte biri Allah'ın, Peygamber'in ve yakınlarının,
yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır ... " (Enfal 41.) ayetinde zikredilen ganimet, ayette
isimleri zikredilen kimselerindir.
"Zekatlar;
Allah'tan bir farz olarak yoksullara, düşkünlere, onu toplayan memurlara,
kalbieri Müslümanlığa ısındırılacaklara verilir; kölelerin, borçluların, Allah
yolunda olanların ve yolda kalanların uğrunda sarfedilir ... '" (Tevbe 60)
ayetindeki zekat da orada isimleri zikredilen kimselere aittir. "Ey
inananlar! Onların mallarından, Allah'ın Peygamberine verdiği şeyler için siz
ne at ve ne de deve sürdünüz; fakat Allah peygamberlerine, dilediği kimselere
karşı üstünlük verir" (Haşr sOr. 6) ayetinde belirtilen köyler Fedek
arazisi ve başka yerler Resulullah'a (sClllallClhu aleyhi vesellem) aittir.
"Allah'ın, fethedilen memleketler halkının mallarından Peygamberine
verdikleri; Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar
içindir; ta ki içinizdeki zenginler arasında elden ele dolaşan bir devlet
olmasın. Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri
durun; Allah'tan sakının, doğrusu Allah'ın cezalandırması çetindir. Allah'ın
verdiği bu ganimet malları bilhassa; yurtlarından ve mallarından edilmiş olan,
Allah'tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah'ın dinine ve Peygamberine yardım
eden muhacir fakirlerindir. Işte doğru olanlar bunlardır. Daha önceden
Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler,
kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilenler karşısında
içlerinde bir çekememezlik hissetmezler; kendileri zaruret içinde bulunsalar
bile onları kendilerinden önde tutarlar. Nefsinin tamahkarlığından korunabilmiş
kimseler, işte onlar saadete erenlerdir. Onlardan sonra gelenler: «Rabbimiz!
Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere
karşı kin bırakma; Rabbimiz! Şüphesiz Sen şefkatlisinı merhametlisin»
derler" (Haşr 7- 10) ayetlerinde de tüm Müslümanlar kastedilmiştir. Ayrıca
bu malda hakkı olmayan hiçbir kimse kalmamıştır. Ancak mülkünüzde bulunan
köleler bunun dışındadır. inşallah yaşarsam ömrüm olursa her Müslüman/ın hakkı
veya nasibi mutlaka kendisine verilecektir.''
6273, 6274, 6275,
6276'da tekrar gelecek. - Mücteb8:7 /134;Tuhfe: 19261
Diğer tahric: Buhari
(3094, 4033, 5358, 6728, 7305), Müslim 1757 (49), Ebu Davud (2963, 2964),
Tirmizi (1610), Ahmed, Müsned (172), İbn Hibban (6608).